BENİ KÖYÜMÜN YAĞMURLARINDA YIKASINLAR
Tohum toplarını hazırladığımızı
anlatmıştım. Sonradan 8-10 parti daha top hazırlamak gerekiyordu. Fakat ekim
mevsimini geçirmekten endişe etmem, top yuvarlamanın sıkıcı ve yorucu olması,
bulduğum kilin zor bir malzeme olması gibi sebeplerle planımı değiştirdim.
Kalan buğdayları “çizel pulluk”(Ne biçim isimlendirmeyse.) usulüyle toprakla
buluşturmaya karar verdim. Bu arada 6 adet tüplü asma almıştım. Bunları da
dikmek için hevesleniyordum. Hepsinden önemlisi köyüme gidesim vardı. Yerli
yersiz “Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlaaar…”deyip duruyordum.
Mâlum, Hayâlbağ’da hayâllerdeki yeşil panjurlu
ev yok. Bizim yeşil çadır var. Hava her geçen gün daha sert oluyor. Fakat kamp malzememiz eksik. Allah'tan Hanım, “Ben gelmem.” dediği için tek çadır
kurup oğlum ve kızımla bu çadırda bir birimize sokulur donmadan geceleriz diye
düşündüm. Ve hafta sonu kamplı bir Göynük seyahati yapmaya karar verdim.
Bir tane kışlık tulum vardı. Onu kızım
kullanırsa, mevsimlik tulumu oğlum kullanırsa, aralarına da ben yatıp,
battaniyeyi oğlumla beraber kullanırsak donmadan sabahı edeceğimizi öngördük.
Planlar bozulmak içindir. Cuma akşamı
Hanım “Ben de geleceğim.” deyiverdi. Bu bize moral oldu. Fakat soğuk ve yağmur
ihtimali biraz düşündürdü beni. Kamp zevklidir, ama alışık olmayana rezillik
gibi de gelebilir. Eşimin, kötü tecrübelerle maceramızdan uzaklaşması
endişesini taşıyorum hep.
Çizme sipariş etmiştik ama gelmedi. Benim
ve çocukların neopren meshlerimiz vardı. Üşümeyelim diye bol miktarda giysi
almıştık yanımıza. Ya nasip deyip çıktık yola.
Eee ağzına “Beni köyümün yağmurlarında
yıkasınlar” şarkısını sakız edersen, nasibin yağmur olur. Allah'tan şarkının
devamını hatırlamıyorum. 10:00 gibi bağımızda kahvaltı yaparken yağmura
yakalandık. Çok ıslanmadık ama vakit kaybettik.
Hemen işe koyulup asmalarımızı dikmeye
başladık. Toprak yaza göre oldukça yumuşaktı. Zorlanmadan altı adet asma
fidanımızı toprakla buluşturduk.
Hâtırâ fotoğrafı çekmeye bile müsaade eden
yağmur sonra kaldığı yerden devam etti. Biz de çadırlara doluştuk. Sonra akşama
kadar kâh çiseledi, kâh hızlandı, arada durduğu da oldu. Yağmur tam ayarında
yağdı. Toprağa yaramayacak kadar az, bizi ıslatacak kadar çok.
Ama biz yağmura kızmadık, arada hava
açtığında manzaranın tadını çıkardık.
Yağmur dinlenirken biz çalıştık, o faalken
biz dinlendik. Çizel pulluk yöntemi ile 40-50 m2 yeşil mercimek,
15-20 m2 karakılçık buğdayı ektik. Ayvalarımızdan bir miktar
topladık. Akşamüstü yağmur da, biz de dinlenmeye çekildik. Çünkü fenerimizi
evde unutmuştuk ve ateşimiz çok zayıftı; yorgun ve ıslaktık.
Hanımlar bir çadıra, oğulcuğumla ben bir
çadıra geçip, erkenden uyuduk. Sabaha kadar kaç kere uyandığımı hatırlamıyorum.
Ama çok üşüdüm, oğlumda üstünü devamlı açtığından üşüdü. İnce tulumla eşim de
çok üşümüş. Hava sıcaklığından kızımda şikâyetçiydi, -30oC lık
tulumla biraz bunalmış.
Sabah o kadar kötü uyandım ki, kalkacak
hal bulamadım. Biraz daha uyumak için müsaade istedim. Birkaç saat daha
kestirdim. Kalkıp orman kenarındaki bölüme gittiğimde eşimle oğlumun 25-30 m2 yere buğday ektiklerini gördüm. Bu
hayallerimin ucundan tutanlar olacağının emâresi idi. Çok keyiflendim.
Bu keyifle 40-50 m2 yere tohum toplarımı serptim. Hedef, bir
hafta önce 1,5 dönüm buğday ekmekti, ama olmadı. Ancak deneme mahiyetinde ekim
yapabilmiştik.
Bu Bozcaarmut molasını da böyle bitirdik, İstanbul’a döndük.
NOTLAR:
*İlk bitkilerimizi ekmiş olduk.
*Tüm sıkıntılara rağmen gülümsemekten yanaklarım ağrıdı. Tabiat
mutluluktur.
*Ayvalarımızın tadı çok güzel. J
*Ayvalarımız çiğnenmek için. Yutmak çok tehlikeli. L
*Eşime arkadaş olabilecek yaşlarda bir hanımla tanıştık. Kızıma arkadaş
olabilecek bir kızı da var. Sonra ben de
beyiyle tanışıp konuştuk. İyi insanlara benziyorlar. 400 tane keçileri varmış
yaylada.
*Cevizlerimiz olmuş ve çoğu dökülmüş. Dipleri çalılık olduğundan ne
diplerdekini, ne ağaçtakileri toplayabildik. Birkaç tane bulup tadına baktık
çok güzeldi.
*Uzun konçlu bir çizme şart. Yağmurdan çok ıslak otlar bizi ıslattı.